24 Haziran 2013 Pazartesi

Breaking Benjamin / Benjamin Burnley Hakkında

Benjamin Burnley a.k.a Breaking Benjamin

2000'lerin Rock grupları müzikal olarak başarısızlıklarını hep gösterirken bize kattıkları bizlere hitap eden sözler ve içimiz işleyen sözler oldu. Bu dönemin grupları müziklerinde genelde distortion kullanarak soloya çok az yer verip bize Red Hot Chili Peppers'ın, Guns N Roses'ın, Jimmy Hendrix'in müzikleri kadar  keyif verememiş olsa da eskilerden daha fazla beğendiğimiz sesler ortaya çıktı. İşte bunlardan birisi hatta bence 2000'ler Modern Rock gruplarının içinde en güzel sese sahip olan vokali Breaking Benjamin grubundan Benjamin Burnley'dir. Peki Ben Burnley kimdir? Öncelikle Breaking Benjamin'in tarihiyle başlayalım.

Grup kurulmadan önce, Ben Burnley kendi adıyla çeşitli kafelerde cover yaparak para kazanan bir solo sanatçısıydı.Daha sonra bir Nirvana cover bir performans yaptıktan sonra, "Breaking Benjamin", grubun ismi ile geldi. " Kendi evleri Pensilvanya'da popüler olmaları üzerine vokalist Benjamin Burnley ve baterist Jeremy Hummel 1998'de grubu kurdular. Grubun isminin nasıl ortaya çıktığını Benjamin Burnley şöyle anlatmaktadır: Bir gece kulübünde Nirvana coveri yaparken mikrofonu yanlışlıkla yere düşürdüm ve kırdım. Mikrofonun sahibi bana geldi ve 'thanks to benjamin for breaking my fuck you cheli-fucking-ous mic'(Benjamin kahrolası mikrofonu kırdığın için teşekkür ederim) dedi ve bundan esinlenerek grubun ismini koyduk. 1999'dan 2001'e kadar grubun ismi 'Plan 9' olarak kullanıldı. Çeşitli kadro değişikliklerinden sonra 2001'in son aylarında tekrar 'Breaking Benjamin' ismine geri dönüldü. Benjamin Burnley'in arkadaşları Mark Klepaski ve Chad Szeliga'nında katılmasıyla grup bir sürelik halini almıştı.

1998 yılında grup Breaking Benjamin EP adıyla bir albüm ve bu albümden Polyamorous şarkısına klip yayınladı. Run Like Hell oyununda kullanılan bu şarkıdan sonra Breaking Benjamin saturate albümünü yayınladı ve profesyonel müzik endüstrisine adım attı. Polyamorous ayrıca Smackdown vs Raw oyununda ve WWE'nin bir organizasyonunda kullanıldı.

2004 yılında yeni bir albüm için kolları sıvayan grupta So Cold single'ı US Billboard 200'lüsünde 2. sıraya yerleşmişti. So Cold için klip yayınlandıktan sonra Hellboy filmi için de ayrı bir video yayınlandı. Rain, Forget It ve Follow şarkılarını Smashing Pumpkins frontman'iyle yazdı. Jeremy Hummel bu grubu geçici olarak terketti ve o zamanlar Conan'da çalan Kevin Soffera ile yer değişti. Yine bu albümden Firefly Smackdown vs Raw'da tekrar kullanılırken, Blow Me Away de Halo 2 oyununda kullanıldı.

8 Ağustos 2006'da 3. albüm Phobia yayınlandı. Breath ve Diary Of Jane gibi hit şarkıların bulunduğu bu albümde Breaking Benjamin dünyanın en sevilen grupları arasında yer almıştı. Three Days Grace, Red ve Puddle Of Mudd ile beraber bir ABD turnesinde co-headliner olurken yine bir başka Amerikan turunda tekrar Three Days Grace, Skillet, Seether ve Red ile

Ve en son Breaking Benjamin'in en başarılı albümü olarak gösterilen Dear Agony yayınlandı. İlk single I Will Not Bow bir radyo programıyla yayınlandı ve listeleri alt üst etti daha sonra Give Me A Sign klibiyle geldiler ve altın devrini yaşamaya başladılar. Bu yıl içinde Flyleaf ile bir tura çıktılar.

2010 sonrasında bir Greatest Hits albümü gelecekti. Valora ile bir Blow Me Away düetiyle sevinmiştik ancak grupta bir kavga çıktı ve Ben Burnley, Jeremy hariç tüm üyeleri gruptan attı. Uzun süre sessiz kalan Ben Burnley'in Three Days Grace eski solisti Adam Gontier ile bir işbirliği içinde olduğunu Adam kendisi duyurmuştu ancak bu olay daha sonra yine Adam tarafından "Öyle demiştim ama o grupta olmayacak üzgünüm" dedi. Grup herşeye rağmen Shallow Bay:The Best Of Breaking Benjamin albümünü yayınladı albümde hit şarkıların akustik versiyonları da olmuştu. Bu ayrılıktan ve Adam'ın grupta Ben olmayacak demesinin ardından Benjamin Burnley facebook sayfasında "Breaking Benjamin geri dönüyor fakat grupta tek üye Ben Burnley bu sahne adını alarak dönecek dedi. Yani artık Benjamin Burnley nam-ı diğer Breaking Benjamin olacak.


Gelelim Ben Burnley'e


Ve Burnley'e gelince tam adı Benjamin Jackson Burnley'dir ve sülalesinde bu isme sahip 4. elemandır. Amcası, Büyükbabası ve büyük büyükbabası da bu isme sahiptir. 1967 yılında B.J. Burnley Company kurulmuştur ve Burnley'in ailesi bu fabrikanın sahiplerindendir ancak B.J Burnley III yani Breaking Ben'in amcasının ölümünden sonra bu fabrika kapatılmıştır.

Ara bilgilerden kendisi hakkında künyeleri vermeyi unutuyorum 10 Mart 1978'de Pennsylvania'da doğmuştur.

Video oyunlarına bayılır. Müziklerini yaptığı Halo ve Smackdown vs Raw favorileri arasındadır. Alkolik ve sigara bağımlısıdır ancak alkolikliğini tedavi görüp büyük ölçüde azaltmıştır.

18 yaşında Breaking Benjamin'in eski basçısı Jon Price ona Nirvana'nın Nevermind şarkısını çalmayı öğretmiştir zaten gruba ismini veren malum kaza da bu şarkının çalması sırasında olmuştur.

Phobia albümünden de anlayacağımız üzere kendisinin bir takım fobileri vardır buna en büyük neden olarak geçmişinde yaptığı ve ölümden döndüğü bir motosiklet kazasının yer aldığı gösterilir. Kendisi araçlardan hep bir korku içindedir ve uçağa kesinlikle binemez. Yani bu demektir ki malesef bu korkusunu yenmediği sürece Türkiye'ye gelmesi biraz hayal gibi. Break My Fall şarkısında "Mayday" uyarısı yapan bir pilotla ilgili de sözler vardır.


Benjamin Burnley bence yeni dönemin en güzel sesidir ve fobilerini yenip Türkiye'de kendisini kısa zamanda görmemiz dileğiyle...

-Karadenizli Kurt Adam 2013

11 Haziran 2013 Salı

Teknoloji İyi yoksa Kötümü

Arkadaşlar bugün ki konum teknolojinin gelişimindeki iyi bide kötü taraflarını anlatacağım.İsterseniz önce teknolojinin ne olduğunu iyice bir kavrayalım:
Teknoloji ''Sanat'' ve ''Bilmek'' kavramlarının bir araya gelmesiyle oluşan bir terimdir.İnsanoğlunun gereklerine uygun araçların üretilmesi için gerekli olan bilgi ve yetenektir.Aynı zamanda bir sanayi dalıyla ilgili üretim yöntemlerini, kullanılan araç ve gereçlerin tümünü kapsayan bilgidir.
Günümüzde ise en kapsamlı paylaşımları en etkin bir biçimde kullanarak yeni keşiflere yol göstermede etkin bir rol oynar.
Şimdi gelelim teknolojinin kötü taraflarına:
Teknoloji geliştikçe ülkemize veye dünyamıza zararları da artıyor.Örneğin:
*Arabaların çoğalması ile egsoz dumanı insanları ve diğer canlıları da zehirliyor.
*Fabrikalardaki kimyasal atıklar sularımızı pisletiyor.
*Küresel ısınmaya yol açıyor.
*Kağıt üretimi ile ağaçlarımız azalması ve yeşilimizin kaybolması.
*Canlı türlerinin azalmasına yol açıyor.
*İnsanlar arasındaki bağın kopmasına neden oluyor
Ve birde benim görüşüm insanları tembelleştiriyor.Nasıl diye soracak olursanız insanlar günümüzde yürümeyi bile neredeyse unuttu her yere özellikle de kısa mesafelere arabayla gidiyorlar.
Şimdi ise teknolojinin iyi taraflarını ele alalım:
*Teknoloji sayesinde ulaşım çok ama çok hızlandı.
*Teknoloji sayesinde dünyanın diğer ucundaki bilgilere ulaşmamız mümkün oluyor.
*Evde yapılan işlerin bir çoğu neredeyse hepsinin bir cihazı yada makinesi var.
*En başta da tanıtımda söylediğim gibi yeni keşiflere yol göstermede yararı var.
*Tıp alanında da birçok hastalığa çözüm bulunması.
*Eğitimde de birçok alanda da kolaylık sağlaması.(projeksiyon cihazı, dvd oynatıcılar vs)
Şimdide benim görüşlerimi anlatım:
Teknolojini  zararlarının bir çoğu dikkatsizlikten veya umursamamazlıktan meydana geliyor.İnsanlar böle davranışlara devam ettiği sürece teknolojinin zararları artmaya devam edecektir.Ama bir yandan iyi niyetli insanlar tarafından kullanılmaya devam ederse yeni keşifler ve yeni çözümler bulunacağına inanıyorum.
                                                          Herkese iyi günler dilerim

8 Haziran 2013 Cumartesi

Adam-Three Days Grace Kavgası Mı Yapılıyor?

Merhaba millet artık blog yazmaya ufaktan bir başlayayım dedim. Şu sıralar olan olaylar hakkında yazı yazmak istemedim çünkü güzel olaylar olmuyor ve inanın bana tek bir tarafa olanları yıkmak imkansız başlarda gayet iyi ve takdir edilecek bir direniş sonradan provokatörlüğe döndü başbakan deseniz dediğim dedik herif yapacak şey yok. Polisler de bu vatanın çocukları, eylemciler de. İki taraf karşılıklı sağduyuyla hareket etmezse bunun duracağı da yok. İnşallah bu olaylar iki taraf için de olabilecek en olumlu şekilde sonlanır da devletimize bir zeval gelmez tabi "yeşil"imize de.
Blog konuma gelecek olursak:

BUT THE DEAD CAN'T SPEAK AND THERE'S NOTHING LEFT TO SAY ANYWAY
Önceki yayınımı okuduysanız bilirsiniz Facebook'taki http://fb.com/3dgtrfan adlı sayfayı kurmuştum bundan 2 yıl önce. Ve bir gün keşke kurmasaydım diyeceğim günün geldiğini gördüm. Aşırı halde Adam tutuculuğu yüzünden gelen Three Days Grace düşmanlığını... Öncelikle şu olayların bir tarihçesine bakalım.

Adam Gontier dedğimiz adam 1993'te Phil Crowe ve Neil Sanderson'la beraber Groundswell'i kurmuştu. 1995'te ise ilk ayrılık yaşandı ve Adam-Phil-Joe üçlüsü grubu terketti tabi 2 kişi kalacak halleri yok ya dağıldı grup. Neyse 1997'de Adam döndü Neil ve Brad kardolarını da alıp Three Days Grace'i kurdu. 2003'te bir I Hate  Everything About You yapmışlar var ya aklı hayali durdu milletin sonra bizim çocuklar başladı yükselişe işte. İlk albüm Three Days Grace ve İkinci albüm One X'te birbirlerine hep destek oldu bu grup elemanları. Life Starts Now öncesinde Adam Gontier Oxycontin midir nedir onun bağımlılığı yüzünden tedavi oldu ve yine aynı elemanlar ona yardım ettikten sonra Life Starts Now stüdyo albümü yayınlandı. Artık pek çok dergide "modern rock'ı yaşatacak adamlar bunlar ulan ahan da efsane doğuyor" dediler. Ben onların amk. Nazar ettiler heyecanla bir dördüncü albüm bekledik eyvallah geldi de albüm ama bilsek ki o 9 Ocak gelecek gelmesin daha iyiydi. 9 Ocak TSİ akşam 8-9 sularında Three Days Grace websitesinde o baştaki resim var ya ha işte orada tipsiz olanının resmi vardı ve Matt Walst TDG'ye katıldı diyorlardı. Dedim şakadır veya Adam'ın sağlık problemleri var falan yazmıştı herhalde geçicidir diye düşündük. Ama biraz düşününce bu Sağlık Problemi değil birader dedik. Grubun basçısı Brad öyle bir açıklama yaptı ki sanki "Adam gitti yapacak şey yok önümüzde tur var." der gibiydi. Kısa süre sonra Adam Gontier kendi fan sayfasından güzel ve uzunca bir metin yazdı Eski grubuna pek değinmedi falan neyse bu olaylardan sonra TDG sayfasından da avukatı vasıtasıyla bize ayrılık mesajını attı gibi tripler gelince ortalık karışıyordu az daha. Her neyse bunlar teferrueat şimdi işin aslına gelirsek.

Three Days Grace, Adam'sız yapabilir mi? Adam, Three Days Grace'siz tutunabilir mi?

Cevabım ikisine de evet olacak. Çünkü Three Days Grace isim yapmış bir kere. Belki %98'ini Adam Gontier sayesinde yapmış ama yapmış sonuçta bu %2'lik kısım bile Three Days Grace'i bu isimle tutmaya yetecektir. Sonuçta onlar Adam'ı terk etmedi, Adam grubu terk etti yani o grup hala Three Days Grace ve buraya Adam'ın sesinin yarısı bile edebilecek bir adam gelseydi inanın Three Days Grace yoluna tam gaz devam ederdi. Öncelikle Three Days Grace hakettiği yerlerde sahne şovları harika, sahneye çıktıkları yerler hep kalite, turları desen Dünyaca ünlü sanatçılarla hayran desen destekleyenleri hala var TDG yoluna pek de büyük bir yara almadan devam ediyor.

Adam'la ilgili olan soruya da cevabım evet. Neden çünkü Adam Gontier sesiyle de karizmasıyla da iyiliğiyle de pek çok hayran kazanmış hatta az önce hayran dediğime bakmayın onları "arkadaş" olarak tanımlamıştır. Ancak ne yazık ki Adam hiç hakettiği yerde değildir. Türkiye'de ağırlıklı olarak Adam tutuculuğu var nedeni grubun en kaliteli üyesi olması karizmatik ve Matt'e oranla 1000 kat daha iyi bir sesi olmasıydı. Ne yalan söyleyeyim bu ayrılıkta benim de gönlüm Adam'dan yana. Ancak bu tutuculukta aşırı bir abartılma oldu. Bir kere Adam bir anlamda kariyerine baştan başladı V-Log'lar yayınlayıp akustik gitarla cover'lar yapmalar, basit basit yerlerde sahnelere çıkmalar falan. Grup arkadaşlarına baksanız birisi dayısı, birisi çocukluktan arkadaşı aynı zamanda TDG zamanında ünlü yapmaya çalıştığı Before The Curtain basçısı, Bateriste gelecek olursak kaliteli bir gruptan Finger Eleven'dan Rich'i bünyesine kattı. Ancak sahneye çıktığı yerler New York'un barlarından birinde. Bir New York turuna çıkmış o da dövmecinin turu ya aslında işine gelmiş düşmüş Adam'ı kullanmak. Yani Adam TDG'ye kıyasla hiç hakettiği bir yerde değil hastalığını öne sürerek böyle yerlerde olduğunu iddia ediyor ancak olayın aslı tabi ki de öyle değil.

Sadece bu iki resimden bile bir şeyler ortaya çıkıyor bir tur yıllardır uygulanıp saygınlık kazanmış bir tur olduğu belliyken diğeri sanki genç bir organizatörün ilk organizasyonuymuş gibi duruyor.

Şimdi Adam'ı gereğinden fazla tutan arkadaşlar. Unutmayın grupta son yıllarda iyice öne çıkmaya başlayan kişi Adam'dı. Bunun bir ego sorunu olup olmadığı sizin kararınız ben kesin bir şey diyemem ama Rock For Recovery konserlerine neden grupça değil de Adam tek başına katılırdı bu belli değil. V-Log'lar yaparak saygınlığını iyice artırdığı da bir başka gerçektir yani ayrılık gelir gibiydi zaten. Bir de Adam'ın yalanlamadığı ancak haklı bir sebebi olduğu ve o sebebi paylaşmadığı bir durum var ki gerçekten üzüyor. Adam Gontier Three Days Grace ile çıktığı son konserden sonra grup üyeleriyle bağlantıyı koparmıştı ve TDG sayfasında yazılan yazıya göre önce Brad'in telefonuna Adam'ın avukatından "Adam TDG'den ayrılıyor" mesajı gelmiş daha sonra da faks olarak bir doktor raporu fakslanmış sonra Brad, Adam'a "20 yıllık dostluğu avukat vasıtasıyla bitirmek berbat bir şey" diye mesaj atmış ve Adam bu mesaja "Kararım %100 Three Days Grace'le ilişkim bitmiştir" demiş. Adam bu yazılanları yalanlamadı ancak olayların tek taraftran bakılarak anlatıldığını iddia etti ki ben de açıkçası bunu yapmışsa Adam harbiden ayıp etmiş dedim içimden. Bundan sonra Adam'ın arkadaşı Tommy Adam'a destek çıktı önce bir "Vay anasını helal olsun lan herife!" dedim ama sonradan Barry'ye ithafen "Seni Adam varlıklı bir insan yaptı ve onun hakkında kalkmış sayfanda kötü söylemlerde bulunuyorsun. Sen artık ölüsün al kazma küreği mezarını kaz." Gibisinden saldırgan bir mesaj yazınca "Bu mesajı harbiden Tommy mi verdi?" dedim o sorunun cevabı da tartışılır ya neyse. Sonra tabi Barry kapalı bir şekilde "La bi siktir git sen kimsin de karışıyorsun prim yapmaya çalışma" cinsinden bir mesaj verdi. Barry iyi bir gitarist ama TDG için hep biraz daha vasat kalan bir gitaristti bunu hep savunmuşumdur. Bir de grup genel menajeri Shawn'ın Adam'la konuştuğu iddiası var ancak bu iddia bir fan sayfası tarafından ortaya atıldı ne Shawn bunun hakkında konuştu ne de Adam. İddiaya göre Adam Shawn'a gideceğini önceden söylemiş ve yarıyolda kalmamaları için bir solist bulmalarını söylemiş. Shawn ise Adam'a sen gidiyorsan git yarı yolda bırakacağın şeye karışma gibisinden bir şey demiş. İnanmadım ne yalan söyleyeyim. Bir de Adam konusuna gelince Benjamin Burnley ile çalışıyorum dedi ancak sonradan o grupta yer almayacak dedi. Öyle bir tutarsızlığı var. Son albümde "Kalbimden gelen tek şarkı Give Me A Reason'du" dedi hatta gerçek olduğunu düşündüğümüz facebook hesabında dubstep'i kötüledi bu da son albüme oldukça soğuk olduğunu gösterdi ancak Chalk Outline'ı konserinde Unbreakable Heart'ı da V-Log'da söyledi. Hak vermek lazım hem kendi şarkıları sonuçta hem de damar şarkılardı. Ha bir de Benjamin'le ilgili demeyi unuttuğum kısım Ben'le çalışıyoruz dedikten ve bunun olmadığını söyledikten kısa süre sonra da Breaking Benjamin sayfasında Breaking Benjamin geri dönüyor ancak tek başına Ben Burnley bu sahne ismini kullanarak dönüyor ifadesinde bulundu. Buradan Adam'a bağlayacağım konu öncelikle bu nedenle grupları kurulmamış olabilir ikincisi de adamın akıllı olduğudur. Şimdi White Stripes'ın Jack White'a dönüşmesiyle veya Guns N Roses'un Axl Rose'a dönüşmesiyle bağdaşabilen şeyler. Breaking Benjamin isim hakları adamda. Benjamin de hazır bu isimle yapmışız işi tamamlayalım bozarsak aynı tadı vermez izleyicilere der gibiydi. Nitekim Adam da bunu yapabilirdi anlaşmazlıktan dolayı diğerlerini dışarı atıp işine devam edebilirdi ama belli ki onun amacı arkadaşlarıyla sorunu veya kalpten gelen müzik olayı değildi. Başka problemleri 20 yıllık kariyerine kesti. Bir de TDG'de bunca olaya rağmen sesini çıkarmayan tek eleman Neil Sanderson'a olan saygım için Three Days Grace de hala vardır benim için bitmemiştir. Adam da tabi ki hala en sevdiğim sanatçıdır. 
Son olarak eski ve yeni hallere bir kez daha bakalım yeni haliyle ihtişam içine düşmüş bir hale döndü Three Days Grace eski mütevazi grup yok artık...


-Karadenizli Kurt Adam 2013

Iron Man 3

Merhaba arkadaslar bugun yazacagım konu IRON MAN 3 olacak.bildiğiniz gibi bu film serinin son filmi.Filmin konusu diğer filmlerde olduğu gibi yine güzeldi ama bence seriye devam edilmeli diye düşünüyorum.Bana sorarsanız filmin eksi tarafları bi kaç tane aklımda var.Mesela filmin en basında eskiye dönüyo film bi kaç olay gösteriliyo felan peki neden filmin diğer serilerinde baslamadı olaylar gibi eksiler vardı senaryoda ama artılarına gelince filmde uzaktan kontrol edilebilme sonra parça parça giyilebilme gibi konular var.bence bu değişiklikler filme ayrı bi hava katmış diyebilirim.Ama bi yandanda düşündüğümüzde bence tam zamanında bırakılı film ben şahsen yönetmene hak veriyorum Zirvedeyken bırakma konusunda ve filmde gerçekten güzel bitti.Bence bu senede ve bidahaki senelerde en iyi filmler arasında derece yapacağını düşünüyorum.son olarakta filmi herkese çok tavsiye ederim kesinlikle pişman olmazsınız.Filmden bi kaç kare koymak istedim. Herkese iyi günler dilerim.

29 Aralık 2012 Cumartesi

Bir Modern Rock Hareketi: Three Days Grace

Evet bugün nelerle başlayayım yazıma dedim dedim anlayamadım ama neyse önce bir kendimi takdim edeyim daha önceden SevenFalls'ta yazılar kaleme alacaktım ama nasip olmadı veya vaktim olmadı belki de ilham gelmedi diyeyim ama tumblr'daki Karadenizli Kurt Adam blogunda iyi kötü aktiflik gösterdim daha sonra oradaki blogların okunmadığını sadece sıradan paylaşımların yapıldığını gördüm ve yine blogspot'a dönmek zorunda kaldım. Bugunkü blogum Tumblr'da attığım bir blog neyle başlayacağımı bilemediğimden böyle yapayım dedim.

Three Days Grace

Three Days Grace
Bazı Şeyler Hayatınızda yeniden olmaz…


Three Days Grace modern rock’ta Grunge’ın yaşatıcısı Post’un bir numarası diyebileceğimiz bir grup. Alternative Metal’e de şöyle bir değinerek albüm geçmişleri bulunan şu 9 yılda oldukça başarılı bir grafik çizen Three Days Grace’e değinmek istiyorum.
Three Days Grace 1992 yılında Norwood Ontario’da kuruldukları ilk isim olan Groundswell adı altında kuruldu. Bu grupta vokalde Adam Gontier, bateride Neil Sanderson bas gitarda Brad Walst, gitarda Phil Crowe ve diğer gitarda Joe Grant görev yapmaktaydı. Bu grup lisede kurulmuştu ve Wave Of Popular Feeling isminde de neredeyse şimdiki Adam’ın sesini tanımayacağımız bir vokalin bulunduğu bir albüm yayınlamışlardı.
1995’te bu güzel arkadaşlıkların oluşturduğu grup dağıldı. 1997’de Adam Gontier, Brad Walst ve Neil sanderson yeniden bir araya gelerek Three Days Grace’i kurdular. Bu grup daha sonra Modern Rock’ta sesini duyuracaktı. Adam Gontier’e göre grubun ismi “if you had three days to change something in your life could you do it?” yani “Bir şeyi değiştirebilmek için 3 günün olsaydı yapabilir miydin?” sorusundan geliyordu. Daha sonra Toronto’da yapımcı Gavin Brown ile tanışan bu grup daha sonra EMI’ye bir demo verecek ve sonra Jive ile anlaşmaya gidecekti. Aynı zamanda Home ve Are You Ready şarkısını “Raise Your Voice” adlı filmde görecekti. 
2003 yılında gruba gitarda başarılı bir isim olan Barry Stock katıldı. Jive ile anlaşma imzaladıktan sonra North Brookfield’de Long View Farm stüdyolarında kendi isimlerini verecekleri ve aynı zamanda ilk albümleri olan “Three Days Grace” için çalışmalara başladı. 22 Temmuz 2003’te New York’ta tamamlanan albüm yayınlandı. Three Days Grace’in anlaşma imzalamasını sağlayan “I Hate Everything About You” şarkısı adeta patlama yarattı ve grubun yüzünü güldürdü. Billboard 200’lüsünde 69 numara yapan bu şarkı Kanada listesinde de 9 numarayı vurmayı başardı.
2005’te albümlerini tanıtma turlarını tamamlayan bu grupta Adam’ın psikolojik olarak durumu pek iyi değildi. Ailesinin ve arkadaşlarının desteğiyle rehabilitasyon görmeye başladı. Daha sonra Adam diğer şarkıları yazmaya başladı. Grup daha iyi sonuçlar için huzur ve sakinlik aradıklarından Kuzey Ontario’da bir kulübe buldular ve kendi tecrübelerini kullanarak çalışmalara başladı sonrasında içindeki şarkıların tamamının kalite olduğu One X albümü çıkacaktı.  One X’ten ilk single olan Animal I Have Become tam olarak Adam’ın ruh halini ortaya çıkarmaya yönelik bir şarkıydı. 13 Haziran 2006’da çıkan bu albümde Never Too Late ve Pain gibi hit şarkılar da bulunmaktaydı. Bu albümle Kanada listelerini 2, Billboard 200’lüsünü 5 numaradan vuran Three Days Grace artık “Helal Olsun” dedirtmişti. 
2008’de 3. albüm için kolları sıvayan grup bu kez Vancouver’da işe koyuldu. Yapımcı koltuğunda yine Howard Benson oturuyordu. 22 Eylül 2009’da “Life Starts Now” albümünü yayınladı. Barry Stock’a göre ise albümün teması “Bir işe kalkışıyorsan bu işte sıkışmamalısın. Seçim yapmak senin elindedir.” şeklindeydi. 1 Eylül’de yayınlanan ilk single “Break” albüm içeriği hakkında bilgiyi vermişti. Bu albüm Three Days Grace’i “adam gibi grup” veya “sağlam grup” statüsüne sokmuştu. Chevelle, Adelita’s Way, Nickelback, Buckcherry, My Darkest Days, Avenged Sevenfold, Escape The Fate gibi gruplarla beraber turlarda yer almıştır.
Ve gelelim bana bu blogu blogtan ziyade makaleyi yazmada ilham kaynağı olan albüme. Transit Of Venus Three Days Grace’in ilk haberini vermesinden yayınlanışına tamamıyla heyecan yaratan bir albüm oldu. 5 Haziran 2012’da Venüs Güneş’in önünden geçti ve dünyadan görünür hale geldi. Bununla ilk fragmanını yayınlayan Three Days Grace “Bazı Şeyler Hayatınızda Yeniden Olmaz” dedi ve Happiness’tan bir parçayla sinyali verdi. 2. fragmanda yine Happiness 3. fragmanda son albümden ilk duyduğumuz sözleri içeren şarkı Anonymous, 4. fragmanda Expectations ve 5. fragmanda başlangıç ve fragmanını duyduğumuz Sign Of The Times kullanılmıştı. Bu arada 14 Ağustos’ta hayranlarına ilk müjde gelmişti ve “Chalk Outline” yayınlanmıştı. Hayranlar artık grubun özünü koruyarak gideceği değişiklikten haberdar olmuştu ve aynı gün Tracklist’i yayınlanmıştı. Daha sonra 2 Ekim 2012’de tam anlamıyla Three Days Grace’i efsaneleştirecek olan albüm çıktı.
Şimdi bu da benim Transit Of Venus görüşüm şöyle kısaca:
Sign Of The Times tam anlamıyla bu albümde bir başlangıç şarkısı olmak için yazılmış sanki, Chalk Outline ise albümün en başarılı parçalarından, The High Road ise tam anlamıyla dinledikçe dinlenesi gelinen bir şarkı, Operate albümde diğerlerine göre biraz daha arkada kalsa da tarz olarak diğerlerine kıyasla daha hoş duran bir şarkı, Anonymous grupta gidilen tarz değişikliğinden en büyük örnek gerek temasıyla gerek müziğiyle, Misery Loves My Company ise  albümde söylemesi en kulağa hoş gelen şarkı ancak yine de bir Chalk Outline olmayacağını düşünüyorum, Give In To Me ise Pop’un kralı Michael Jackson’a “gözün arkada kalmasın üstat” der nitelikte bir cover tam anlamıyla Adam’ın ağzında, Neil’in davulunda, Brad’in basında ve Barry’nin gitarında ayrı bir tat kazanmış bir şarkı, Happiness ise başlangıcı hafiften The Good Life’ı andırmıyor değil bildiğimiz Three Days Grace dedirten bir şarkı, Give Me A Reason ise One X’teki Get Out Alive tarzında ilginç ve çok hoş bir şarkı, Time That Remains albümde slow parçalardan biraz daha akustik, Expectations ise tarzda ufak bir değişiklik olduğunu gösteren bir diğer parça, Broken Glass ise tıpkı Expectations gibi tarzdaki yeniliği metheder nitelikte, ve genelde ben derim ki “Albümün en güzel parçası son şarkıdır”. Bence bu albümde bu geçerli “Unbreakable Heart” tam anlamıyla slow başlangıcı tempo kazanışı ve Three Days Grace’i gösterici, Eski ve yeni Three Days Grace’i bütünleştirici bir parça. Three Days Grace yine çok iyi iş çıakrdı anlayacağınız. Aynı zamanda harika bir “Chalk Outline” klibi de sevenleriyle kavuştu ve  ”Zafer yine Three Days Grace’in” dedirtti. 
Bu arada bu da Three Days Grace Turkey hayranları için benim açtığım bir sayfa benden önce açılan sayfa her ne kadar istemiyorsa da ben yine de sayfayı sizinle paylaşayım: http://www.facebook.com/3DGTRFan
Three Days Grace Turkey